Seyahat Günlüğüm: Diyarbakır
- Hanife MALAY

- 20 Eyl
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 21 Eyl
Surların Gölgesinde

Sabah erkenden kalktım. İlk durağım meşhur Diyarbakır Surları oldu. Karşısında durduğumda kendimi küçücük hissetim.
O siyah taşların arasında yüzlerce yıllık bir hikâye gizliydi. Güneş yeni doğmuştu ve surların üzerine vurunca adeta altın gibi parladılar. İçimden “Ben iyi ki buradayım!” dedim.
Ulu Cami’ de Zaman Yolculuğu

Diyarbakır’ın kalbi olan Ulu Cami’ye vardım. Avluda dolaşırken taşların dokusunda yüzyılların izini hissettim. Güneşin vurduğu kemerlerin gölgesinde oturup etrafı seyrettim. İnsanlar dua ediyor, sohbet ediyor, kimi gökyüzüne bakıp dalıyordu.
Sanki zaman durmuştu; geçmiş ve bugün aynı avluda buluşmuştu.
Hasan Paşa Hanı’nda Kahvaltı

Yolum Hasan Paşa Hanı’na düştü. Avluda oturdum, önüme rengarenk bir kahvaltı geldi: çeşit çeşit peynirler, kaymak, bal, sıcak tandır ekmeği… Çayın dumanı tüterken etrafımdaki kalabalığı izledim. Hanın taş duvarları arasında yankılanan sohbetler sanki geçmişten bugüne taşınmış gibiydi.
On Gözlü Köprü ‘ ye Ziyaret

Diyarbakır’ın en ünlü tarihi yapılarından biri olan On Gözlü Köprü ’yü ziyaret ettim.
Köprü üzerine çıktığımda canlı tarih gibi hissediyordum. Nehir üzerindeki görüntüsü çok etkileyiciydi.
Dicle Nehri Kıyısında Gün Batımı

Akşamüstü Dicle Nehri kıyısına doğru yürüdüm. Nehrin kıyısında iskelede, gün batımını izledim. Suya yansıyan turuncu ve kırmızı renkler büyüleyiciydi. Sessizce, nehrin dinginliğini ve gün batımının huzurunu yaşadım. Diyarbakır’ın bu güzelliği karşısında kendimi çok huzurlu hissettim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Bir sonraki Seyahatte Görüşmek Dileğiyle,
Hanife MALAY
Yazar



Yorumlar