Kavuşmak Üzerine...
- Diyar AK

- 13 Eyl
- 1 dakikada okunur

Kavuşmak… İnsanın içindeki en eski duygulardan biri belki de. Bir çocuğun annesinin kucağına koşuşunda, bir askerin memleket toprağına basışında, yıllar sonra buluşan iki dostun sessiz sarılışında gizli.
Kavuşmak, yalnızca iki insanın birbirine yaklaşması değil; zamanla, mekânla, hatta kendimizle kurduğumuz bir bağın yeniden tamamlanmasıdır. Edebiyat, kavuşmayı daima bekleyişle yan yana anlatır.
Kerem’in Aslı’ya kavuşamadan yanışında, Leyla ile Mecnun’un yılları aşan hikâyesinde, Orhan Veli’nin “Anlatamıyorum” dizelerindeki suskunlukta kavuşamayan kalpler vardır. Çünkü kavuşmanın anlamı, biraz da kavuşamamakla büyür. Bekleyiş, özlem ve sabır; buluştuğunda daha derin, daha gerçek kılar o anı. Ama kavuşmak her zaman birine değildir.

Bazen insan kendiyle kavuşur. Kaybolduğu yerden, sustuğu kelimelerden, unuttuğu hayallerden geri döner. İşte o an, hiçbir buluşma bu kadar güçlü hissettirmez. Çünkü en büyük hasret, çoğu zaman kendimizedir. Bugün, kavuşmayı sadece beklenen bir an değil, bir yolculuğun ödülü gibi görmek gerek. Çünkü kavuştuğumuzda aslında geride bıraktığımız sabır, özlem ve umut da yanımızda olur. ,
Kavuşmak, varış değil; yeniden doğuşun adı olur. Ve belki de asıl mesele şudur: İnsan kavuşmak için yola çıkar, ama kavuştuğunda anlar ki özlemin kendisi de bir armağandır.
Sevgilerle...



Yorumlar